AİLE EĞİTİMİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AİLE EĞİTİMİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ocak 2018 Çarşamba

Şımartılan Çocuklar Ağır Bedeller Ödüyor

Avustralyalı tanınmış çocuk psikoloğu Dr. Michael Carr-Gregg’e göre helikopter ebeveynliğin bir anlamda daha ileri bir versiyonu olan ve çocuklarının önüne çıkan her tür zorluğu ortadan kaldıran “kar küreyici” ebeveyn nesli, çocuklarını öylesine el üstünde tuttu ki artık günümüzde ergenler arasında salgın gibi yayılan bir zihinsel rahatsızlığa neden oldular.
Dr. Michael Carr-Gregg, X Kuşağı ebeveynlerinin çocuklarının hayatını çok kolaylaştırdığını, böylece çocukların karşılaştıkları problemleri kendileri çözemez ya da önlerine çıkan engelleri kendileri aşamaz hale geldiklerini söylüyor.
“Bu kuşağın ebeveynleri önlerine çıkan engelleri ortadan kaldırarak, çocuklarının hayatını mümkün olduğunca basit ve kolay bir hale getirmeye çalışıyorlar” diyor Dr. Carr-Gregg.
“Dışarıdan bakıldığında bu hayranlık duyulacak bir şey çünkü hepimiz çocuklarımız için en iyisini istiyoruz ama böyle davranmak onlara dirençli olma konusunda hiçbir şey öğretmediği gibi, evden ayrılıp dünyayla yüzleştiklerinde çok savunmasız olmalarına neden oluyor.”
Bir “kar küreyici” ebeveyn, çocuklarının okula otobüse binerek ya da yürüyerek gitmesini istemek yerine onları okul kapısına kadar bırakıyor.
Çocuklarına en son cihazları ve oyuncakları alıyor, çocukları hiç sürece katmadan çamaşır yıkıyor, evi temizliyor, yemek ya da ütü yapıyorlar, kızlarının ya da oğullarının ev ödevlerini zamanında yapıp teslim etmesini sağlıyorlar.
Dr. Carr-Gregg giderek yaygınlaşan bu ebevyn yaklaşımının, çocuklarına yeterince zaman ayıramadığı düşünen anne babaların suçluluk duymasından kaynaklandığını düşünüyor.
“Bu kısmen de, ailelerin küçülmesinden ve ebeveynlerin çevreden daha az destek almasından kaynaklanıyor” diyor Dr. Carr-Gregg.
“Ebeveynlerin artık çok az zamanı var, kendilerini suçlu hissettikleri için de çocuklarını çok fazla şımartıyorlar.”
Dr. Carr-Gregg’e göre, bunun tek sonucu, şımartılmış ve fazla üstüne düşülmüş bir kuşak değil; gençler kendi problemleriyle başa çıkmaktan aciz oldukları için muazzam bir zihinsel sağlık kriziyle de karşı karşıya kalıyorlar.
Depresyon, kaygı, madde bağımlılığı ve intihar oranlarının oldukça yüksek olduğunu belirtiyor Dr. Carr-Gregg.
“Gençlerin dörtte biri, okuldan mezun olmadan önce ciddi bir psikolojik problem yaşamış olacak, bu da onların çok zayıf bir kuşak olduğunu gösteriyor.”
“Bu aslında çok ironik bir durum çünkü bizler Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile Vietnam Savaşı’nı gördük ama psikolojik bakış açısından bu çocuklar, ebeveynlerinden ya da onların ebeveynlerinden daha az dayanıklılar.”
Dr. Carr-Gregg, ebeveynlerin, çocuklarına zor işler yaptırarak onların daha büyük zihinsel sağlık krizleriyle karşılaşmamalarını sağlayabileceklerini söylüyor.
“Temel kural, ‘çocukların kendilerinin yapabilecekleri işleri onların yerine yapmamak’ olmalı,” diyor.
Yani, çocukları okula giderken otobüse ya da bisiklete bindirmek veya toplu taşımayı nasıl kullanacaklarını öğretmek gerekiyor. Ayrıca çocukların düzenli olarak yaptıkları ev işlerinin olması, teknoloji kullanımlarının sınırlanması ve belli bir yaşa geldiklerinde, paranın değerini anlayabilmeleri için yarı zamanlı bir işe girmeleri gerekiyor.
“Onları böyle el üstünde tutmayı bırakmalıyız artık, bu durum akıl almaz boyutlara ulaştı.”
“Konuştuğum çocukların pek çoğu hayatında yemek yapmamış, hatta kendi yataklarını bile kendileri yapmıyor, odalarını kendileri toplamıyorlar. Çamaşırlarını kendileri yıkamıyor, gömleklerini kendileri ütülemiyorlar.”
“Çocuklar camdan yapılmadılar, çatlamayacaklardır.”
İşte “kar küreyici” ebeveyn olmadan çocuklarınıza ilgi göstermenizin yolları:
• Uykularını tam alsınlar
Uyku en önemli öğrenme ve ders çalışma aracıdır çünkü yeterince uyumayan çocuklar, “huysuz ve memnuniyetsiz olur, iyi öğrenemez.”
• Sağlıklı bir kahvaltı yapsınlar
Araştırmalar, okul çocuklarının yüzde onunun kahvaltı yapmadığını, yüzde on beşinin ise sağlıksız gıdalar yediğini gösteriyor. Bu çocuklara nörolojik olarak bir şey öğretilemez.
• Teknoloji kullanımını yönlendirip sınırlayın
Dr Carr-Gregg, ebeveynlerin çoğunun, çocuklarının internet ve video oyunlarını sınırlamak için kullanabilecekleri araçlardan haberdar olmadığını söylüyor. Ebeveynlerin, çocuklarının ödevleri için araştırma yapmak için internete girmelerine izin verirken dikkatlerini dağıtacak sosyal medya kullanımını engellemek için bu programları kullanmaları gerekiyor.
• Çocuklarınızla konuşun. Birlikte, masada yemek yeyin.
Ebeveynler, çocukları küçükken onlarla birebir sohbet etmeye yeterince vakit ayırmıyorlar. Birlikte sofraya oturmak ise akademik başarının artmasına ve dil gelişimine katkı sağlarken, alkol ve madde bağımlılığına karşı koruma sunacaktır.
İllüstrasyon: Umberto Grati (http://altpick.com/umbertograti)

13 Aralık 2017 Çarşamba

‘Kirlenmek İyidir’: Neden Çocukların Mikroplara Maruz Kalması Gerekiyor?


Jack Gilbert yeni baba olduğu dönemde, çocuğuna düzgün bir şekilde bakmak için pek çok farklı tavsiyenin peşinde koşuyordu: Ona ne zaman antibiyotik vermek gerekir ya da emziğini ne sıklıkta sterilize etmek gerekir?
Chicago Üniversitesi’nde mikrobiyal ekosistemler konusunda çalışan bir bilim insanı olan Gilbert, modern zaman çocukları için mikroplarla temasa geçmenin ne tür riskler barındırdığını bulmaya karar verdi.
“Mikroplara maruz kalmalarının aslında genellikle faydalı olduğu ortaya çıktı,” diyor Gilbert. “Yere düşen kirli emzik, eğer kendi ağzınıza sokup yalarsanız ve sonra tekrar küçük çocuğunuzun ağzına verirseniz, aslında onun bağışıklık sistemini harekete geçirmiş olursunuz. Bağışıklık sistemleri bu sayede daha güçlü bir hale gelecektir.”
Gilbert’ın bugün, Kirlenmek İyidir: Çocuğunuzun Gelişen Bağışıklık Sistemi İçin Mikropların Faydası isimli bir kitabı bulunuyor. Soru cevap formatındaki kitap, yıllar içinde ebeveynlerden Gilbert’a gelen çok sayıda soruyu cevaplıyor. İŞte bunlardan bazıları:
Ebeveynlerin yanlış yaptığı şeyler neler?
En temel yanlışlardan biri, çevreyi aşırı derecede sterilize etmeleri ve çocuklarının asla kirlenmesine izin vermemeleri. Çocukları bahçeye çıktıklarında ve çamurda oynadıklarında, kirlendikleri anda onları hemen içeri sokmaları ve ellerini derhal antiseptik mendillerle sterilize etmeleri ve yüzlerinin kirlenmesine asla izin vermemeleri. Ayrıca onları hayvanlardan uzak tutmaları da çok yanlış. Sadece kedi ve köpeklerden değil, diğer hayvanlardan da uzak tutmaları. Etrafta soğuk algınlığı ya da grip virüsü varsa çocukların ellerini yıkamaları iyi bir şey, ama eğer bir köpekle oynuyorlarsa ve sonra o köpek yüzlerini yalarsa, bu hiç de kötü bir şey değil. Hatta bu, çocuğun sağlığı için aşırı faydalı bir şey olabilir.
El dezenfektanları iyi mi kötü müdür?
Genellikle kötüdür. Sıcak ve sabunlu su iyidir. Hatta hafif ılık ve sabunlu su da iyi sayılır ve muhtemelen çocuğun genel sağlığı için daha az zararlıdır.
Beş saniye kuralına ne diyorsunuz? Yere düşen bir şeyi beş saniyeden daha kısa bir sürede alırsanız temizdir kuralı.
Beş saniye kuralı diye bir şey yok. Mikropların, örneğin yapışkan bir reçelli tost parçasına  yapışmaları sadece milisaniyeler sürer. Ama birşey fark etmez. Son derece tehlikeli patojenlerin olma riskinin çok yüksek olduğunu düşündüğünüz bir alana düşürmediğiniz takdirde, ki neredeyse her modern ev için bu imkansız bir ihtimaldir, o zaman çocuğunuzun sağlığı için hiçbir risk teşkil etmez.
Emzik yere düştüğünde yıkamalı mı yoksa yalamalı mı?
Yalayın. 300,000 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmaya göre emziği yaladıktan sonra çocuklarının ağzına geri veren ebeveynlerin çocukları, daha az alerji, daha az astım ve daha az egzema geliştirdi. Genel olarak bu çocukların sağlıkları daha güçlü ve bünyeleri daha dirençliydi.
Alerji gibi şeyler, çocuklarımızı çok fazla korumaya çalışmamızın istenmeyen bir sonucu mu?
Kesinlikle. Geçmişte, bakteri içeren fermente gıdalardan çok daha fazla yerdik. Çocuklarımızın havyanlara ve bitkilere ve toprağa çok daha düzenli olarak maruz kalmalarına izin verirdik. Artık kapalı mekanlarda ve genellikle içeride yaşıyoruz. Yüzeylerimiz sterilize ediyoruz. Sonra da çocuklarımızın bağışıklık sistemleri aşırı hassas bir hale geliyor. Bedenimizde nötrofil adı verilen küçük savaşçı hücreler bulunur ve bunlar yapacak bir şeyler bulmak için dolanmaya çok uzun zaman harcadıklarında agresif ve proinflamatuar olurlar. Ve bu yüzden nihayet yabancı olan birşey gördüklerinde, örneğin bir parça polen gibi, aşırı inflamatuar hale gelirler. Çığrından çıkarlar. Astım, egzama ve çoğu zaman gıda alerjilerini tetikleyen şey budur.
Çocuğumun neleri yapmasına izin vermemi tavsiye edersiniz? 
Çoğu zaman çocuğunuzun sağlıklı yemekler yemesini sağlamak zor olabilir. Daha renkli ve daha yapraklı sebzeler yemelerini, liften daha zengin bir beslenmeyi ve şeker alımını azaltmayı şiddetle tavsiye ederim. Ama genel olarak çocuğunuzun dünyayı deneyimlemesine izin verin. Aşıları olduğu sürece hiçbir tehdit bulunmaz. Üstelik bu onlar için faydalı bir maruz kalmadır.

6 Aralık 2017 Çarşamba

Araştırma: Çocuğun Başarısı Evdeki Kitap Sayısına Bağlı

Son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre çocuğun okul başarısı evdeki kitap sayısıyla doğru orantılı olarak artıyor; yani bir evde ne kadar çok kitap varsa, çocuğun başarılı olma eğilimi o derece yüksek oluyor.
Bulunan bu sonuç, çocuğun ailesinin kitap okuyup okumamasıyla ve sosyo-ekonomik düzeyiyle bağlantılı değil. Yani siz okumasanız bile evinizde bir kitaplık kurarsanız, eskiye kıyasla çocuğun entelektüel düzeyinin uzun vadede yükseldiğini görmeniz muhtemel. Bunu, geleceğe bir yatırım olarak düşünün.
Anne-babası –söz gelişi– doktor olan ama evinde hiç kitap bulundurmayan bir ailenin çocuğu okulda başarısız olabilirken, evinde iki yüz kitap bulunduran bir işçi ailesinin çocuğu başarılı olabiliyor. Bu iki çocuğun zeka seviyesinin aynı olduğunu farz edersek, evinde daha çok kitap bulunduran ailenin çocuğunun avantajlı olacağını söyleyebiliriz.
O halde ilk yapmamız gereken, evimizde bir kitaplık oluşturmak. Peki, bunu nasıl yapacağız?
Tabi ki işe bir kitaplık satın almakla başlamalısınız. Evinizin  görünen bir köşesine, hatta antre ya da mutfağa, balkona ya da oturma odasına bu kitaplığı kurun. Kitap sayısı da yüzden fazla olmalı. İdeal kitaplık dört yüz civarında kitaptan oluşuyor.
Eve kurduğunuz bu kitaplık çocuğun merakını cezbedecektir. Başlangıçta onlara ilgi göstermez gibi görünse de, eninde sonunda canı sıkılacak, yapacak bir iş bulamayınca da kitaplara yönelecektir. Bir kitabın adı ya da kapağı ilgisini çekecektir. Belki yağmurlu bir gün dışarı çıkmak istemeyecek, evde kalacaktır; ya da internet kesilecek, izleyecek iyi bir film bulamayacak, playstation o gün sarmayacak… İşte bu, çocuğun kitaplara yönelmesi için bir fırsattır. Ama evde kitap bulunmazsa, çocuk kitap yerine başka bir şeye yönelir. O halde evde kitap bulundurmalı.
Günümüzde çocukların alternatifi çok. Yine de bir gün kitaplığa yöneleceğinden emin olabilirsiniz. “Bu kitapların içinde ne yazıyor acaba?” diye soracaktır kendi kendine. Çocuklar meraklı yaratıklardır. Kitaplık onları kendine çekecektir. Ve bir kez kitapları eline almaya başladığında, gerisi kendiliğinden gelir. Okumayı sevmek, okuma alışkanlığı edinmek, çocuğun kendi başına araştırma yapmasının ve bilgiyi arama yetisinin temelini oluşturur. Bu konuda çocuklara rahatlıkla güvenebilirsiniz. Çünkü kitapların çocukların merakını cezbetmemesi imkansızdır.
Şimdi bir hesap yapalım ve iki yüz kitaptan oluşan bir kitaplığın maliyetini hesaplayalım… Bir kitabın ortalama 20 TL olduğunu farz ederek, 200 kitabın bize maliyeti 4000 TL olur. Buna 200 TL kitaplık masrafını da eklersek, demek ki 4200TL’ye evimizde bir kitaplık kurabiliriz. Tabi bu 200 kitabı bir anda almayacağız. Her ay iki kitap alarak kitaplığımızı kurabiliriz. En güzeli, çocuk doğmadan önce kitap almaya başlamaktır. Böylece çocuğumuz 3-4 yaşına gelinceye kadar kitaplığımız hazır olur.
Peki hangi kitapları seçeceğiz? Araştırma, türün önemli olmadığını söylüyor, önemli olan evde kitap bulunması.
Yine de benim bu konuda bazı tavsiyelerim olacak. Birincisi, gelip geçici türden popüler kitaplardan uzak durmanız. Örneğin politikacılar hakkında gazeteciler tarafından yazılmış bir kitap güncel olduğu için ilginizi çekebilir, ama 4-5 sene sonra bu kitabın güncelliği kalmayacaktır. İlk anda uzak durmamız gereken kitap türleri şunlar olabilir:
1. Astroloji, kuantum başarı, kişisel gelişim türü kitaplar (çocukları bunlardan uzak tutalım.)
2. Yemek kitapları (bunlar pek çok çocuğa hitap etmez, ama yine de kitaplığınıza koymanızda sakınca yok.)
3. Zayıflama, güzellik, moda kitapları (ikinci madde bunlar için de geçerli.)
4. Gazeteciler tarafından yazılan güncel kitaplar.
5. Popüler olmuş gelip geçici yazarların romanları.
Bu kitapları almayın demiyorum, alın! Ama kendiniz için alın. Çocuğunuzun geleceğine yatırım olarak pek değerleri olduğu söylenemez.
Peki hangi kitapları almalı? Benim tavsiyelerim şunlar:
1. Klasik romanlar,
2. Biyografiler,
3. Popüler bilim kitapları,
4. Çok ayrıntıya inmeyen tarih kitapları,
5. Bilimkurgu ve macera kitapları,
6. Klasik çocuk eserleri,
7. Kolay okunan eserler.
8. Bilimsel eserler. Fizik, kimya, matematik kitapları. Bu tür kitapları çocuğunuz anlamasa bile, içindeki grafiklere, resimlere, formüllere bakarak bütün bunların ne anlama geldiğine dair bir merak duygusu geliştirebilir. Bu da çocuğun derslere daha pozitif yaklaşmasına neden olacaktır.
Çocukları hafife almayın. Birçok çocuk orta okulda Dostoyevski’yi okuyacak seviyeye ulaşabiliyor.
Kitap seçerken nelere dikkat edilmeli?
1. Baskı sayısı; unutmayalım ki iyi kitaplar genellikle en az iki üç baskı yapar,
2. Yayınevi; bilinen ve büyük yayın evleri tercih edilmeli: İletişim, Can vs.)
3. Çevirisi iyi olmalı, kaliteli çevirmenler tercih edilmeli,
4. Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısı ve içindeki önsöz mutlak okunmalı, ayrıca kitabın sayfaları rastgele çevrilerek içindeki bazı bölümlere göz atılmalı,
5. Kitap hakkında internetten araştırma yapılmalı,
6. Kitabın baskısı, kağıt kalitesi, kapağı da dikkate alınmalı. Çocuklar koleksiyon yapmayı severler. Onlara güzel ciltli, güzel kapaklı kitaplar alırsanız, bir süre sonra koleksiyonculuk güdülerinin harekete geçtiğini göreceksiniz.
Büyük yayın evleri bastıkları kitapları iyi seçerler. Baskı kaliteleri yüksektir ve çevirmenleri de genellikle iyidir. Bu durumda büyük yayın evlerinden şaşmamakta fayda var.
Şimdi bazı arkadaşların kafasına şu 4200 TL meselesi takılmış olabilir diye bu konuya yeniden dönmek istiyorum. 4200 TL, eğitim için çok küçük bir miktardır. Eğer çocukların eğitimi için ne kadar para harcadığınızı düşünürseniz, beni haklı bulacaksınız.
Çocukları kurslara ve özel okullara yazdırıyor ve yıllarca haraç gibi taksit ödüyoruz. Tam fiyatı bilmiyorum ama bugün bir özel okulun yıllık ücretinin 20.000TL’den az olduğunu sanmıyorum. Üstelik özel okullara ve kurslara döktüğünüz paranın çoğu emekçi öğretmenlere değil, patrona gidiyor. Özel okullarda kural, kazancın üçte birinin patrona, üçte birinin masraflara ve kalanın da öğretmenlere gitmesidir. Öğretmenlere ayrılan paranın bundan bile az olma ihtimali vardır.
Geçenlerde çocuğunu özel okula gönderen bir veliye, “Neden özel okulu tercih ettiniz?” diye sordum.
Yanıtı ilginçti: “Birçok imkanları var, ama asıl önemlisi İngilizce öğretiyorlar…”
Anlattığına göre, çocuğunu gönderdiği okulda birinci sınıftan itibaren İngilizce öğretiyorlarmış. Adam, bunu tartışma götürmez bir avantaj olarak görüyordu.
Maalesef hiç de öyle değil. Bu veliye özel okul ücretinin ne olduğunu sordum, “yılda 38.000 TL” dedi. İnanamadım. Yılda 38.000TL’yi sırf çocuk İngilizce öğrensin diye vermek bana biraz tuhaf geldi. İngilizce öğrenmesini istediğiniz çocuğunuzu bir yaz İngiltere’ye gönderin, zaten öğrenecektir. Üstelik bunun için 15 bin TL civarında bir masraf yapmanız yeterli olur.
İngiltere’yi pahalı buluyorsanız başka seçenekleriniz de var: Cebelitarık, Malta gibi ülkeler, hatta ABD’ye bile gönderseniz, yine özel okuldan ucuza gelir. Üstelik böylece çocuğun birinci elden İngilizce öğrenmesini sağlarsınız.
Aslında buna da gerek yoktur. Bir arkadaşım, üniversiteyi bitirmiş, yurt dışına gidecekti. Bunun için İngilizce öğrenmesi gerekiyordu. Altı ay çalışarak kendi başına öğrendi ve bunun için sadece elindeki kitaplar yeterli oldu. İngilizce basit bir dildir ve herkes öğrenebilir. Bunun için özel okullara ve kurslara para dökmenize gerek yoktur. Kaldı ki Türkiye’de akıcı bir şekilde İngilizce konuşmayı okulda öğrenmiş pek az kişi vardır.
Önemli olan çocuklarınıza okuma ve kendi kendine öğrenip araştırma yapma alışkanlığı kazandırmanızdır. Bunu da evinize kitaplık kurarak başarabilirsiniz.
Okumayı seven bir çocuk genellikle okulda da başarılı olur. Çünkü pek fazla yardım almadan, kendi kendine öğrenebilir.
Kısaca, çocuğunuza yapacağınız en büyük yatırım evde bir kitaplık kurmak olacaktır.

Sinan İpek
Araştırmanın Kaynağı:
https://academic.oup.com/sf/article-abstract/92/4/1573/2235883/Scholarly-Culture-and-Academic-Performance-in-42?sid=a57c56a3-aa1c-4e45-8a08-7e45d7cd9df0

23 Kasım 2017 Perşembe

Oğullarımızla Kızlarımızla Olduğundan Daha Farklı Mı Konuşuyoruz?

Bir Babalar Günü kahvaltısında 5 yaşındaki oğlum ve sınıf arkadaşları babalarla ilgili bir şarkı söylemeye başladılar. “Büyük ve güçlü babam,” diye sözler uyduruyorlardı mırıldanarak. “Çekiciyle her şeyi tamir eder ve çok havalıdır,” diye devam ettiler.
Elbette bu özelliklerin kendisiyle ilgili hiçbir sıkıntı yok. Ama bunlar, erkek kimliğini tanımlayan bir şarkınının sözleri olarak karşımıza çıktığında, çocuklarımızın sadece baba olmanın ne demek olduğunu anlamalarını değil aynı zamanda bir erkek ve bir oğlan çocuğu olmanın ne anlama geldiğini anlamalarını da sınırlamaya başlıyor.
Çocuk kitaplarında görünen babalar ya eğlenmek için balık tutarlar ve oğullarını çeşitli maceralara çıkarırlar ya da fiziksel gücü veya “acı bir özgürlük savaşı” vermeyi modellerler. Çocuk kitaplarında babalar çok nadir olarak oğullarına duydukları sevgiyi cesurca gösterirler. Cinsiyetçi dilin, kadınları ve kız çocuklarını hakir görme şekillerini uzun yıllardır mercek altına alan kadın araştırmaları, bu tür cinsiyetçi kalıpların benzer şekilde oğlan çocuklarına da zarar verdiğini her geçen gün daha fazla gösteriyor.
2014 yılında yapılan pediyatrik bir araştırma, annelerin kız bebekleriyle, oğlan bebeklerine oranla daha fazla sözel etkileşimde bulunduğunu ortaya çıkardı. Farklı bir çalışmadaysa bir grup İngiliz araştırmacı, İspanyol annelerin 4 yaşındaki kızlarıyla konuşurken, 4 yaşındaki oğullarına oranla daha fazla duygusal kelime kullandığını ve duygusal konuları daha fazla açtığını buldu. İlginç bir şekilde aynı çalışma, babalarına geçmiş deneyimlerini anlatan kız çocuklarının, oğlan çocuklarına oranla duyguları hakkında daha fazla konuştuğunu gösterdi. Ve bu geçmiş anıların anlatıldığı diyaloglarda, babalar 4 yaşındaki kızlarıyla konuşurken, 4 yaşındaki oğullarıyla konuştuklarına oranla daha fazla duygu yüklü kelime kullanıyordu.
Emory Üniversitesi tarafından 2017 yılında yapılan bir araştırmada, babaların kızlarına, oğullarına oranla daha fazla şarkı söylediği ve gülümsediği, daha “analitik” ve onların üzüntülerini onayladıklarını çok daha fazla gösteren bir dil kullandıklarını ortaya çıkardı. Oğullarına karşı kullandıkları kelimelerse (“kazanmak” ve “gurur” gibi) başarıya daha fazla odaklanıyordu. Araştırmacılar babaların dilindeki bu farklılıkların, kızların okul başarılarının oğlanlardan daha üstün olduğuna ilişkin tekrarlayan bulgulara katkı sağladığına inanıyor.
Hastanelerin acil odalarında yapılan bir başka araştırmaya göre yaralanmalar nedeniyle acil servise başvurduklarında her iki cinsiyetten ebeveyn de oğullarıyla, kız çocuklarından daha farklı şekilde konuşuyorlardı. Örneğin kızlarına, aynı faaliyeti tekrar yaptıklarında daha dikkatli olmaları gerektiğini oğullarına oranla 4 kat daha fazla söylüyorlardı. Aynı çalışma, her iki cinsiyetten ebeveynin de, çocuk parkındaki bir direkten aşağıya nasıl inilmesi gerektiğini 2 ila 4 yaş arasındaki oğullarına öğretirken “direktifleri” ve aynı şeyi kızlarına öğretirken geniş “açıklamaları” kullandıklarını ortaya çıkardı.
Oğlan çocuklarının okuma-yazma becerileri de onların daha az konuşkan olmaları gerektiği beklentimizden etkilenmiş gibi duruyor. “Amerika’da Erkeklik” kitabının yazarı ve araştırmacı Michael Kimmel şöyle diyor: “Geleneksel güzel sanatlar derslerinin bile oğlan çocuklarını “kadınsılaştırdığı” düşünülüyor.” 20 yıllık bir İngilizce öğretmeni olarak derslerde yıllardır şahitlik ettiğim bir durumu hatırlattı bu bana: Sınıftaki erkek öğrenciler, edebiyat ya da yaratıcı yazarlıkla ilgili ödevlere çok ilgi duyan ve bunu açıkça belli eden erkek öğrencileri yakından takip ederler. Bilim kurgu dalında okuma ve yazmaysa oğlan çocukları için çok daha az tehdit oluşturur. Ama edebiyat ve özellikle şiir birer korku aracıdır. Peki ama neden? Çünkü bunlar, duyguları açığa çıkarmanın ve sözde kadınsı “zayıflığın” dilidir. Bunlar, onlar için yazılan “erkeklik” senaryosunun kaçınmayı ve baskılamayı en iyi öğrettiği şeylerdir çünkü.
Neden oğlan çocuklarının duygusal dağarcıklarını sığlaştırıyoruz ya da sınırlandırıyoruz?
Oğullarımızı (hem kelime anlamıyla hem de mecazi anlamda) savaşmaya, acımasız ve zor bir dünyada rekabet etmeye hazırladığımızı düşünüyoruz belki de. Onları bu distopik geleceğe ne kadar erken hazırlayabilirsek o kadar iyidir diye hissediyoruz belki de. Ancak Harvard psikologlarından Susan David bunun tam tersinin doğru olduğunu iddia ediyor: “Araştırmalar bize duygularını bastıran insanların duygusal sağlıklarının daha zayıf ve dayanıklılık ve esneklik düzeylerinin daha düşük olduğunu söylüyor.”
Bunu nasıl değiştirebiliriz? Oğlan çocuklarının (hepsinin) duygularını deneyimlemelerine izin vererek ve onlara çözümler önererek başlayabileceğimizi söylüyor Dr. David. Bu, onlara hayattaki en önemli şeylerden birini öğretmemiz gerektiği anlamına geliyor: “Duygular iyi ya da kötü değildir. Duygularınız sizden daha büyük de değildir. Duygular korkulacak şeyler değildir.”
Dr. David şöyle devam ediyor: “Onlara şöyle şeyler söyleyin: ‘Üzgün olduğunu görüyorum,” ya da ‘Ne hissediyorsun?’ ya da ‘Şu an içinde neler olup bitiyor?’ Bundan daha büyük bir planınızın olması ya da bundan daha büyük şeyler yapmanız gerekmiyor. Sadece onların yanında olun. Onları konuşturun. Söylediklerini dinlemek istediğinizi gösterin.”

12 Eylül 2017 Salı

AİLELERE ÖNERİLER


A-İleri Derecede Zihinsel Engelliler:
Bu çocuklar; klinik bakıma muhtaç, zeka bölümü sürekli olarak 0-25 arasında olup da hayata kesinlikle uyum sağlayamayan ve sağlık kurumlarında devamlı klinik bakıma ihtiyacı olan engellilerdir.
Aileye öneriler
  1. İleri derecede zihinsel engelli çocuklarda yaralayıcı davranışlar; saçını çekme. Kafasını vurma v.b. davranışlar ortaya çıkmaktadır. Bazı uzmanlara göre bunun nedeni çocuğun çevresel ve sosyal uyaranlardan aşırı derecede soyutlanmasıdır. Bu durumda çocuk gereksinim duyduğu ancak çevresinden alamadığı uyaranları kendisi yaratmaktadır. Çocuğun kendine zarar verici bu davranışlarını azaltmak için çocuğa uyarıcı zenginliği sağlayınız.
  2. İleri derecede zihinsel engelli çocukların düşük düzeydeki işlevleri nedeniyle eğitim programlarında öz bakım (tuvalet alışkanlığı, yemek yeme v.b.) dil ve hareket becerilerine daha fazla önem verilmelidir.
  3. İleri derecede zihinsel engelli çocuğun basma kalıp ve kendini yaralayıcı davranışlarını iyileştirmede yaygın olarak davranış değiştirme yöntemi uygulanmaktadır. Davranış değiştirme yönteminde istenilen davranışı arttırmak istenilmeyen davranışları azaltmak yada ortadan kaldırmak için tutarlı olarak pekiştireç yada cezalandırma yöntemleri uygulanmaktadır. Pekiştirme zaman geçirilmeden ve açık bir biçimde yapılmalıdır. Örnek (çocuğa ilgi gösterilmesi gibi sosyal nitelikte bir pekiştireç olabilir.)
  4. İleri derecede geri zekalı çocuklar bir defa da pek çok kavramı öğrenemezler. Bu nedenle kavramlar çocuğa tek tek öğretilmelidir. Bir kavram iyice öğrenilmeden diğerine geçilmemelidir.
  5. Kısa, basit ve somut komutlara çocuk alıştırılmalıdır. Olumsuzdan daha çok olumlu ifadeler kullanılmalıdır.
  6. Acele ve telaşlı emirler yerine sakin ifadeler kullanılmalıdır.
  7. Güven sarsıcı durumlardan (sözlerle, isteklerden) kaçınılmalıdır. Çocuğu başkalarıyla kıyaslamayın, davranışlarından ötürü eleştirmeyin, şiddete (dayak ) baş vurmayın.İleri derecede zihinsel engelli çocuklarda konuşma bozukluğu, topluma uyumsuzluk, dikkat v.b. problemleri fazladır. Bu çocuklar aileleri tarafından korunmaya muhtaçtırlar.
  8. İleri derecede zihinsel engelli çocuğunuzu dışarıya çıkarmanız, normal yaşıtlarının ev dışı ortamlarda görerek, yaşayarak öğrendiklerini onun da öğrenmesi için gereklidir. Kendinizi ve çocuğunuzu toplumdan   uzak tutmayın.
  9. Çocuğunuzda hiçbir değişme gözlemiyorsanız yada hiçbir gelişme olmadığını düşünüyorsanız, hiçbir yeni beceri öğrenmiyorsa öğretmeniyle, doktoruyla, diğer anne-babalarla görüşün. Böylece aksayan noktayı, problemi bularak onun eğitiminden en fazla yararlanmasını sağlamış olursunuz.
B-Öğretilebilir Düzeyde Zihinsel Engelliler
Zeka bölümü çeşitli ölçeklerde 25-44arasında olup da sağlık kurumlarıyla işbirliği içerisinde gerçekleştirilebilecek özel eğitim ve rehabilitasyona muhtaç olan engelli çocuklardır
Aileye Öneriler
  1. Var olan yeteneklerini en iyi kullanılabilir duruma getiriniz.
  2. Öğretilebilir düzeydeki çocuklar görmek ve işitmekten çok yaparak öğrenirler.
  3. Öğrenmede işitme ve görmede önemli olmakla birlikte yaparak öğrenmede daha yararlı sürekli sonuçlar sağlar. Çocuğun evdeki faaliyetlere katkıda bulunmasını sağlayın.( Örneğin, yattığı yatağı düzeltmesi, masaya bardak ve tabak yerleştirmesi v.b.)Öğretilebilir düzeydeki çocuklar başkalarının istediklerini değil, ilgi duydukları şeyleri öğrenirler.
  4. Pratik hayatta kendine yetecek kadar temel beceri ve alışkanlıkları kazandırmak gerekir. (örneğin, yemek yeme, tuvalet alışkanlığı v.b. kazandırma)
  5. Aşırı koruyucu ve kollayıcı tavırlarla bağımsızlıklarının engellenmesini, kötüye kullanılmasını, İstismar edilmesini önleyici tedbirler almak gerekir.
  6. Boş zamanlarını yaralı bir şekilde değerlendirmesini sağlayıcı faaliyetlerde bulunmasını sağlayın ( Örneğin, televizyon seyretmek, arkadaşlarıyla oyun oynaması v.b.)
  7. Her yaşantı her çocuk için ayrı bir anlam taşır Çocukların toplumla etkileşmesine ve değişik yaşantılarda bulunmasını sağlayın.
  8. Güven sarsıcı durumlardan (sözlerle, isteklerden ) kaçınılmalıdır. Çocuğu başkalarıyla kıyaslamayın, davranışlarından ötürü eleştirmeyin.
  9. Öğrencinin başarılı çalışmaları mutlaka görülmeli, değer verilmeli ve gerekirse ödüllendirilmeli
C-Eğitilebilir Düzeyde Zihinsel Engelliler
Zeka bölümleri çeşitli ölçeklerle sürekli olarak(45-75]arasında olan engelli çocuklardır. Gerilik derecesine göre (8-12 ) yaş seviyesinde bir zekaya sahip olabilirler.
Aileye Öneriler
  1. Eğitilebilir zihinsel engelli Çocuğu bu özrü ile kabullenin,
  2. Eğitilebilir zihinsel engelli çocuklar zeka, akademik başarı, sosyal uyum yönünden yaşıtlarından geri olduğu için dışlamayınız, küçümsemeyiniz, eleştirmeyiniz, kıyaslamayınız.
  3. Eğitilebilir zihinsel engelli çocuktan yapabileceğinden fazla başarı beklemeyiniz.
  4. Eğitilebilir zihinsel engelli çocuğun eğitiminde sabır ve hoşgörü göstermezseniz, çocuğa destek olmazsanız çocuğun var olan ilgi, yetenek ve İsteğini köreltmiş olursunuz. Çocuğun sorularına basit ve kısa kelimelerle (anlayacağı) şekilde cevap vermeye çalışınız.
  5. Çocuğun sosyalilişkilerini geliştirmesi için arkadaşlarıyla oynamasına. yeni arkadaşlıklar edinmesine müsaade edin. Evde kapalı kalması Çocuğun sosyal yönünü geriletecektir.
  6. Çocuğun temel eğitimi sonrasında, aile çevresinin de kolayca takip edilebileceği bir iş yerinde meslek edinmesi sağlanabilir.
  7. Öğretmenle sıkı diyalog kurulmalı, sınıftaki çalışmaların devamının evde de sağlanması mümkün olmalı.
  8. Çocuğun basit komutlara alışması için evde egzersizler yapılmalıdır.( bardağı getir, koltuğa otur / git- gel v.b.