Sayma Becerilerinin Öğretimi
Serpil Alptekin*
Ondokuz
Mayıs Üniversitesi
Öz
Sayma, sayı sözcüklerini doğru sırada söylemeyi, tek
grup nesneyi sayarken her nesne ile bir sayı sözcüğünü eşlemeyi ve her bir
nesneyi bir kez saymayı gerektiren, belli bir sıra içeren önemli bir matematik
becerisidir. Öğrencilerin çoğu, sayma becerilerini günlük yaşamdaki
deneyimleri, kitaplar veya tekerlemeler aracılığıyla ya da ebeveynlerini taklit
ederek informal yollarla öğrenirler. Ancak matematik performansı düşük olan
öğrenciler, sayma becerilerini kazanmak için daha fazla ipucu, yapılandırılmış öğretim
uygulamaları ve daha fazla alıştırma yapmaya gereksinim duyarlar. Bu nedenle
matematik performansı düşük olan öğrencilere, günlük yaşamda sık sık kullanılan
ileri matematik becerilerinin kazanılması için gerekli olan sayma becerilerini,
ipuçlarının doğrudan sunulduğu açık anlatım yöntemleri ile başarılı yaşantılar
sağlanarak ve beceride ustalaşmayı sağlayacak sayıda tekrar alıştırmalarına yer
vererek kazandırmak gerekmektedir. Bu makalenin amacı, sayma becerilerini
açıklamak ve matematik performansı düşük olan öğrencilere bu beceriler
kazandırılırken, öğretmenlerin uygulayacakları stratejilere ve dikkat etmesi
gereken noktalara ilişkin önerilerde bulunmaktır
Sayma, sayı sözcüklerini doğru sırada söylemeyi, tek grup nesneyi
sayarken her nesne ile bir sayı sözcüğünü eşlemeyi ve her bir nesneyi bir kez
saymayı gerektiren, belli bir sıra içeren önemli bir matematik becerisidir
(Baroody, 1986; Bruce ve Threlfall, 2004; Butterworth, 2005; Sarnecka ve Karey,
2008; Wyn, 1992). Çocuklar, iki yaş civarında konuşmanın başlamasıyla birlikte
sayı sözcüklerini de kullanmaya başlarlar ve bunlar çocuğun matematikle ilgili
ilk deneyimleridir (Barody ve Price, 1983; Butterworth, 2005; Fuson, 1988).
Ancak çocukların sayma sözcüklerini bilmeleri, anlamlı sayma ya da bu
sözcüklerin neyi ifade ettiğini bildikleri anlamına gelmez (Bermejo, Moroles ve deOsuna, 2004; Bruce ve
Threlfall, 2004). Nitekim Sarnecka ve Karey (2008), saymanın bir nesne grubunda
ne kadar nesne bulunduğunu belirlemek gibi bir işlevi olduğuna vurgu
yapmışlardır. Ayrıca 10’a kadar ezbere saymanın alfabeyi ezbere söylemekten
farkının, çocuğun bir grup nesneyi
sayarak, grupta kaç tane nesne olduğunu söylemesi olarak belirtmişlerdir.
Gelman ve Gallister (1978) ise, sayma becerilerinin anlamlı ve doğru bir
şekilde öğrencilere kazandırılması için sayma ilkelerine uygun planlama
yapılması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu ilkeler:
Düzenli sayma ya da değişmez sıra ilkesi: Sayı sözcüklerinin
her zaman aynı sırada olması (Bir çocuğun 7 tane boncuğu sayması istendiğinde,
“bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi” diyerek sıralı bir şekilde sayması) .
Birebir eşleme ilkesi: Bir grup nesne sayılırken, her bir
nesnenin sadece bir sayı sözcüğü ile eşlenmesi (Çocuğun 7 tane boncuğu sayarken
her boncuğa karşılık bir sayı sözcüğünü söylemesi).
Kardinal değer ilkesi: Bir gruptaki nesneleri sayarken, en son
sayılan nesne için söylenen sayının gruptaki nesne sayısını göstermesi (Çocuğun
7 tane boncuğu sayması ve son söylediği sayı sözcüğünün (yedi) gruptaki boncuk
sayısının toplam değeri olduğunun farkında olması).
Soyutlama ilkesi: Saymanın bütün varlık gruplarına
uygulanabilmesi (Çocuğun boncuk, düğme gibi nesneleri; araba, kuş gibi resimleri;
sıra, masa gibi eşyaları ve el çırpma, göz kırpma gibi vücut hareketlerini,
etrafındaki birçok varlık grubunu sayabiliyor olması).
Sıra-Bağımsızlık ilkesi: Saymada nesnelerin sıralanışının
önemsiz olması (Çocuğun 7 boncuğu sayarken, sayma işlemine hangi boncuktan
başlarsa başlasın sayma sonucunun yine yedi olması).
Bu ilkelerden düzenli sayma, birebir eşleme ve kardinal değer ilkesi;
saymayla ilgili işlemsel bilgileri ve kuralları ifade etmekte, çocukların sayma
becerilerinin gelişimini önemli ölçüde şekillendirmektedir (Gelman ve
Gallister, 1978). Birebir eşleme ve düzenli sayma ilkesi saymanın doğru ve
anlamlı bir şekilde yapılmasını sağlarken, kardinal değer ilkesi sayılan
varlıkların niceliğinin ya da çokluğunun anlaşılmasını sağlar (Olkun, Fidan ve
Özer, 2013).
Sayma becerileri, ileri matematik becerilerinin öğretimi için ön koşul
olma özelliği göstermektedir (Charlesworth, 2012; Stein, Silbert ve Carnine,
1997). Örneğin, nesneleri sayma, birden başlayarak sayma ve herhangi bir
sayıdan başlayarak sayma toplama için ön koşulken, herhangi bir sayıdan
başlayarak geri sayma çıkarmanın ön koşuludur. Atlayarak sayma ise çarpma,
bölme ve daha karmaşık bir matematik becerisi olan saat okuma becerisi için ön
koşul olma özelliğindedir (Stein vd., 1997). Bu nedenle, matematiğin temeli
olarak görülen sayma becerilerinin kazanılması, çocukların ileriki dönemlerde
öğrenecekleri matematik becerilerini geliştirmelerinde büyük öneme sahiptir.
Literatürde matematik performansı düşük olan öğrencilerin sayma
becerilerindeki düzeyini belirlemeye yönelik olarak birçok araştırma bulunmaktadır.
Baroody ve Snyder (1983), orta düzeydeki zihinsel yetersizliği olan çocukların
temel sayma ilkelerini anlamadıklarını ancak mekanik saymayı başarabildiklerini
belirtmişlerdir. Ayrıca Gelman ve Cohen (1988: Akt. Bashash, Outhred ve
Bochner, 2003), Down sendromlu çocuklarla,
normal çocukları karşılaştırdığı bir başka araştırmada ise normal
çocukların 4-5 yaşlarında sergiledikleri sayma becerilerini, Down sendromlu
çocukların 10-12 yaşlarında sergileyebildikleri ve sayma ilkelerini ihlal
ettikleri belirtilmiştir. Geary, Bow-Thomas ve Yao (1992) ise, matematikte
öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunun, ileri ya da geri saymayı doğru
yaptıkları fakat sayma ilkelerini anlamadıklarını ve zaman zaman hatalar
yaptıklarını belirtmişlerdir.
23 Down sendromlu ve 20 normal gelişim gösteren
çocuğun sayma becerilerinin karşılaştırıldığı bir başka araştırmada, Down
sendromlu çocukların normal çocuklara göre sıralı saymayı daha az yaptıkları
(normal çocuklar yüze kadar sayabilirken, onların 25, 50’ye kadar sayması
gibi), nesneleri saymak için daha uzun süre ayırdıkları ve sayma oturumlarında
daha fazla hata yaptıkları belirlenmiştir (Nye, Fluck ve Buckley, 2001).
Basnash vd. (2003)’nin 30 orta düzeyde zihinsel yetersizliği olan çocukla
yaptıkları araştırmada, küçük orta ve büyük yaşta olmak üzere üç grup
oluşturulmuştur. Çocuklardan yedisi 20’ye kadar, yirmisi 50’ye kadar, üçü ise
100’e kadar mekanik sayma yapmışlardır. Yine aynı araştırmada küçük yaştaki
çocukların bulunduğu grupta, sadece bir çocuk ondan fazla nesneyi sayabilirken,
orta ve büyük yaşta çocukların olduğu diğer iki grupta çocukların hepsi ondan
fazla nesneyi saymıştır. Küçük ve orta gruptaki çocuklar nesneleri sayarken üç
tür hata yapmıştır: Nesneleri atlama, aynı nesneyi birden fazla sayma,
nesnelere dokunma ancak dokunduğunda sayı sözcüğü söylemeden diğer nesneye
geçme. Küçük ve orta yaş grubunda olan çocuklar nesneleri sayarken dokunma,
büyük çocuklar ise gözle takip etme stratejileri kullanmışlardır.
İncelenen bu araştırmalarda, normal gelişim gösteren
çocukların günlük yaşamdaki deneyimleri, kitaplar ve tekerlemeler aracılığıyla
ya da ebeveynlerini taklit ederek informal yollarla öğrendikleri (Bashash vd.,
2003; Charlesworth ve Lind, 2013; Wyn, 1992) sayma becerilerini, matematik performansı
düşük olan çocukların kendiliğinden informal yollarla öğrenemedikleri ve bazı
hatalar yaptıkları görülmektedir. Matematik performansı düşük olan öğrencilere
sayma becerilerinin kazandırılmasına ilişkin farklı yöntemlerin kullanıldığı
pek çok araştırmaya rastlamak mümkündür. Baroody ve Ginsburg (1984)’un
eğitilebilir ve öğretilebilir zihinsel yetersizliği olan çocuklarla, okul
programının (Bireyselleştirlmiş Eğitim Programı) içinde sayma becerilerinin
(ezbere sayma, onarlı sayma, nesne sayma vb.) öğretimini yapmışlardır.
Sonucunda özellikle öğretilebilir zihinsel yetersizliği olan çocuklar ile
ezbere sayma öğretimi için kısa süreli ve sık aralıklı bireysel derslerin daha
etkili olduğunu belirtmişlerdir. Murphy, Bates ve Anderson (1984), okul öncesi eğitime
devam eden yetersizliği olan öğrencilere sayma becerilerinin öğretiminde
kendine yönerge vermenin etkisini incelemişler ve çalıştıkları dokuz öğrenciden
sekizinde sayma becerilerinin önemli ölçüde arttığını ve öğrencilerin altı ay
sonra da bu becerileri sürdürdüklerini belirlemişlerdir. Matematik performansı
düşük olan altı öğrenciyle yapılan bir başka araştırmada, öğrenciler altı ay
boyunca haftada üç kez, 25’er dakika süren öğretim oturumlarına katılmışlardır.
Öğrenciler, sayma becerileri, semboller, toplama, çıkarma ve basamak değerini
manipülatif (boncuk, sayma çubuğu, onluk taban blokları vb.) araçların
kullanıldığı açık anlatım yöntemi (explicit teaching) ile öğrenmişlerdir
(Kaufman, Handl ve Thony, 2003).
Daugherty, Grisham-Brown ve Hemmeter (2001), doğal
öğretim yöntemlerinden biri olan gömülü öğretimin, öğrencilerin nesne sayma
becerisini kazanmasına olan etkisini araştırmışlardır. Kaynaştırma programına
devam eden dil ve konuşma yetersizliği olan üç öğrenciyle, sınıf aktiviteleri
ve rutinlere gömülerek, bekleme süreli öğretim denemeleri gerçekleştirilmiş ve
bu denemelerde öğrencilere model olunmuştur. Öğrenciler doğru tepkide bulunana
kadar denemeler devam etmiştir. Bunun sonucunda, öğrencilerin hedeflenen nesne
sayma becerisini ve hedeflenmeyen renkleri ayırt etme becerilerini
kazanmalarında gömülü öğretimin etkili olduğunu belirlemişlerdir. Yapılan başka
bir meta analiz çalışmasında ise, matematik performansı düşük olan öğrenciler
için sistematik ipuçlarının verildiği öğretim yöntemlerinin yararlı olduğuna
vurgu yapılmıştır. Yine aynı araştırmada açık anlatım, doğal öğretim yöntemleri
ve öğretmenin doğrudan bilgi paylaştığı müdahalelerin yetersizliği olan
çocuklar için daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Kroesbergen ve Van
Luit, 2003).
Browder, Spooner, Ahlgrim-Delzell, Wakeman ve Harris (2008), önemli
ölçüde zihinsel yetersizliği olan (significant cognitive disabilities)
çocuklara, matematik becerilerinin öğretildiği 68 deneysel çalışmayı
(çalışmaların %93’ü sayılar ve işlem yapma becerileri ile ilgilidir) analiz
etmişlerdir. Bu çalışmalarda 493 gelişimsel yetersizliği olan çocuğun bazı
temel matematik becerilerini kanıta dayalı, sistematik ipuçlarının kullanıldığı
doğrudan öğretim yöntemleri ile kazandıkları belirlenmiştir. Ayrıca yapılan
meta analiz sonucunda, gelişimsel yetersizliği olan çocukların edindikleri
matematik becerilerinin sürekliliğini sağlamak için kısa süreli öğretim
oturumları ile çok sayıda alıştırma yapmaya gereksinim duyduklarına vurgu
yapılmıştır. Kahyaoğlu
(2010),
zihinsel yetersizliği olan çocuklara, 2’ şerli ve 3’ erli atlayarak sayma
becerilerini kazandırmada doğrudan öğretim yönteminin etkisini araştırmış ve
öğrencilere önce saymaya model olmuş, daha sonra rehberli uygulamalara geçerek,
ipuçlarını yavaş yavaş geri çekmiş ve bağımsızlık oturumlarına yer vermiştir.
Sonucunda, doğrudan öğretim yönteminin zihinsel yetersizliği olan öğrencilere
sayma becerilerini kazandırmada etkili olduğunu belirlemiştir.
Browder vd. (2012), orta ve ağır derecede gelişimsel yetersizliği olan
öğrencilere matematik becerilerini kazandırmak için kavramsal bir model
geliştirmişlerdir. Bu model: a) erken matematik becerilerini belirleme b)
sistematik ipuçları ve dönütler kullanma c) günlük derslerde öykülere dayalı
öğretim yapma d) genellemeyi sağlamak için gömülü öğretim yapmadan
oluşmaktadır. Araştırmada, üç ilkokul öğretmeni bu kavramsal modeli
uygulamışlardır. Öğrencilerin matematik becerilerindeki performansları (5
taneden oluşan nesne gruplarını sayma, 10’a kadar ezbere sayma vb.), yapılan
sistematik ipuçları ve dönütlerin kullanıldığı öyküye dayalı öğretimler
sonucunda artmıştır. Ayrıca genelleme için yapılan gömülü öğretimlerle,
öğrencilerin eğitim ortamlarında bu becerileri daha fazla sergiledikleri gözlenmiştir.
Mononen, Aunio, Koponen ve Aro (2014), matematik performansı düşük olan 4 ile 7
yaş arasındaki çocuklarla yapılan erken sayı öğretimi ile ilgili çalışmaları
gözden geçirmişlerdir. Sonucunda erken sayı öğretimi ile ilgili yapılan
çalışmaların daha çok “açık anlatım, bilgisayar destekli eğitim, oyuna dayalı
öğretim ve somut sunumlara dayalı öğretimler üzerinde odaklandığına vurgu
yapmış ve bu uygulamaların etkili olduğunu belirtmişlerdir.
Araştırmalarda da görüldüğü gibi farklı yetersizlik gruplarında yer
alan (öğrenme güçlüğü, zihinsel yetersizlik, gelişimsel gerilik, dil ve konuşma
yetersizliği gibi…) matematik performansı düşük olan öğrencilerin, daha fazla
ipucunun sunulduğu ve daha fazla alıştırma yapmaya imkân sunan yapılandırılmış
öğretim uygulamaları ile sayma becerilerini kazanabildikleri düşünülebilir. O
halde matematik performansı düşük olan öğrencilere, günlük yaşamda sık sık
kullanılan ileri matematik becerilerinin kazanılması için gerekli olan sayma
becerilerinin kazandırılması oldukça önemlidir. Bu nedenle makalenin amacı,
sayma becerilerini açıklamak ve matematik performansı düşük olan öğrencilere bu
beceriler kazandırılırken, öğretmenlerin uygulayacakları stratejilere ve dikkat
etmesi gereken noktalara ilişkin önerilerde bulunmaktır.
Sayma Becerileri
Sayı
kavramının, tam anlamıyla öğrencilerde edinilmesiyle ilgili olarak düşünülmesi
gereken ezbere sayma, rasyonel sayma
(nesne sayma), sıralı sayma ve atlayarak sayma olmak üzere dört tip sayma
becerisi vardır. Ezbere sayma, sayıların
zincir halinde sıralanması; nesne sayma, bir
grup içerisindeki nesnelere dokunularak grup içindeki nesne sayısının
belirlenmesi; sıralı sayma, sıra
sayılarının söylenmesi (birinci, ikinci…); atlayarak
sayma ise belirli bir sayının katlarının söylenmesi anlamına gelmektedir
(Hudson ve Miller, 2006; Stein vd., 1997).
Ezbere Sayma
Ezbere sayma, sayı zincirlerinin bir dizi halinde bellekten söylenmesi
anlamına gelir ve mekaniktir (Pesen, 2008; Stein vd., 1997). Öğrenciye “birden
başlayarak say” denildiğinde “bir, iki, üç, dört…” şeklinde sayması ezbere
saymadır. Ezbere sayma, en kolay sayma becerisidir ve diğer sayma becerilerinin
öğrenilmesi için önemli bir temel oluşturur (Charlesworth ve Lind, 2013; Hudson
ve Miller, 2006).
Ezbere sayma öğretimi, ilk olarak 1’den başlayıp ileri doğru saymayı
içerir (Hudson ve Miller, 2006). Öğrencilere birinci basamakta, 99’a kadar
(onlarda) sayma; ikinci basamakta 999’a kadar (yüzlerde) sayma; üçüncü
basamakta ise 999.999’a kadar (binlerde) sayma öğretilmelidir (Stein vd.,
1997).
Öğretmen, sınıftaki her bir öğrencinin en fazla kaça kadar
sayabileceğini belirleyerek öğretime başlamalıdır. Sınıftaki en düşük sayan
öğrencinin performansıyla başlayıp, en
yüksek sayan öğrencinin performansından iki sayı fazlasını sayma serisi
olarak belirlemelidir (Hudson ve Miller, 2006). Örneğin, Ali 8, Ayşe 5, Fırat
6, Ömer 7’ye kadar sayıyorsa seri 5 ile başlayıp 10 ile bitmelidir.
Eğer öğretmen, öğrenciye 1 ile 10 arasındaki sayıları saymayı
öğretiyorsa, seriyi bir defada değil ikiye bölerek öğretmelidir (Birinci Seri:
1, 2, 3, 4, 5; İkinci Seri: 6, 7, 8, 9, 10). Hatta öğrencinin başarısı çok
düşükse üçe de bölerek öğretebilir. Öğretmen, öğrenciler ilk seriyi hatasız
yapar hale geldiğinde, yeni serinin öğretimine geçmeli ve yeni serideki ilk
sayıya vurgu yaparak model olmalıdır. Daha sonra mutlaka serilerin
bütünleştirilmesi için ayrı öğretim oturumları düzenlenmelidir (Stein vd., 1997).
Ezbere sayma öğretim oturumları, uzun süreli yapıldığında öğrencinin
temposunu düşürür ve yanlış tepki verme ihtimali yükselir. Bu nedenle öğretim
oturumları kısa olmalı ve sık aralıklarla tekrarlanmalıdır (Charlesworth ve
Lind, 2013). Öğretmen, öğrencilerin sayma ile ilgili çalışmalarını, öğrenciler
yemeğe gitmeden önce sıraya girdiğinde, sabahları ilk alıştırma olarak ya da
dersin son beş dakikasında yapabilir. Ayrıca öğretmen sayma alıştırmalarını
tekerlemeler, şarkılar ve oyunlarla zevkli hale dönüştürebilir (Charlesworth ve
Lind, 2013; Stein vd., 1997).
Hızlı sayma, öğrencilerin dikkatini toplamasını ve saymayı daha kolay
öğrenmesini sağlayabilir. Bu nedenle öğretmen, hızlı saymaya model olmalıdır.
Öğretmen öğrencilerine model olmak için sayarken sayıların arasında 1 saniyeden
fazla boşluk bırakmamalıdır. Eğer çok fazla bekleyerek sayarsa, düşük başarı
gösteren öğrenciler başta duydukları sayıları unutabilirler. Hızlı sayma, düşük
performanslı öğrenciler için daha zor olabilir ve daha fazla alıştırma gerektirebilir
(Stein vd., 1997).
Öğrenciler, öğretmen kontrollü sayma alıştırmaları sırasında çeşitli
hatalar yapabilir. İki sayının yerini değiştirebilir (1, 2, 3, 5, 4, 6…) ya da
bir sayıyı atlayarak sayabilir (1, 3, 4, 5…) (Frye vd., 2013). Bu hataların
öğretim
sırasında düzeltilmesi oldukça önemlidir. Öğrenci,
“1 2 3 5 4 6” biçiminde saymışsa,
öğretmen öğrenci saymaya devam ederken
“dört” derse, öğrenci bunu “1 2 3 5 4 6” biçiminde duyar. Bu tür hataları düzeltmek için öğretmen öğrenciyi durdurmalı, iki sayı yanlış söylenen kısımdan önce
başlayarak, atlanan sayıdan bir sonraki sayıya kadar sayarak öğrenciye
model olmalı, rehberlik etmeli ve tekrar 1’den başlayarak saydırmalıdır (Stein
vd., 1997).
Öğretmenlerin sayma öğretimi sırasında sıklıkla yaptıkları hata,
öğrencinin duraksadığı kısımda, sayının ilk sesini fısıldayarak ya da sadece
dudaklarını kımıldatarak ipucu vermektir. Bu tür ipuçlarının sistematik olarak
geri çekimi oldukça zordur ve öğrenciler bağımsızlığa ulaşamazlar (Stein vd.,
1997).
Öğrenciler, 1’den başka bir sayıyla başlayan ezbere
sayma ve geriye doğru sayma uygulamalarına da ihtiyaç duyarlar. Böylece
öğrenciler saymanın her zaman 1 ile başlamadığını saymanın ileri veya geriye
doğru gidebileceğini öğrenirler. Verilen bir sayıdan ileri sayma toplama,
geriye sayma ise çıkarma becerilerinin kazanımı için öğrencilerde bir temel
sağlar (Hudson ve Miller, 2006; Reys, Lindquist, Lambdin, Smith ve Suydam; 2004).
Öğretmen, 1’den başka sayıdan başlayarak sayabilen ve 10’arlı
sayabilen öğrencilerle büyük sayılarla sayma çalışmalarına başlamalıdır.
Öğretmen 10-99 arasında büyük sayıların sayılmasıyla ilgili öğretim
oturumlarında, yeni onluktan üç sayı
öncesinden başlayıp, iki sayı sonrasına kadar sayarak model olmalıdır (47
48 49 50 51 52 gibi). 100-999 arasındaki sayıları sayma ise yüzerli bine kadar
sayma ile başlamalıdır. Yüzerli sayma öğrenciler için çok kolaydır ve çok kısa
sürede kazanılır. 100-999 arasında sayma, üç aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada, tek yüzlük içinde onluk saydırılmalıdır
(720-721-722-723-724-725-726- 727-728-729 gibi). İkinci aşamada, yüzlük içinde bir onluktan diğer onluğa
geçiş sağlanmalıdır. Bunun için 5 ile
biten bir basamaktan başlayan ve 5 ile biten diğer basamağa kadar devam
eden genişletilmiş pek çok seri saydırılmalıdır
(325-326-327-328-329-330-331-332-333-335 gibi). Üçüncü aşamada ise bir yüzlükten diğer yüzlüğe geçiş üzerinde
çalışılmalıdır. Bunun için ise sonu 95
ile biten yüzlük bir sayıdan başlayan ve yeni yüzlükte sonu 5 ile biten diğer
basamağa kadar devam eden pek çok seri saydırılmalıdır
(395-396-397-398-399- 400-401-402-403-404-405 gibi) (Stein vd., 1997).
Matematik performansı düşük olan öğrenciler için doğrudan öğretim
modeli ve yanlışsız öğretim yöntemlerinden eş zamanlı ipucu ile sabit bekleme süreli
öğretim, ezbere sayma becerilerinin öğretiminde kullanılabilir (Hudson ve
Miller, 2006).
Nesne sayma, sayma sözcüklerini söylerken eş zamanlı olarak nesnelere
dokunmayı gerektiren bir sayma becerisidir (Stein vd., 1997). Nesne saymada en
önemli husus, sayılan her bir nesnenin bir sayı sözcüğüyle belirlenmesidir. Bu
nedenle nesne saymada, Şekil 1’deki
gibi her bir sayı sözcüğü ile her bir nesne arasında bir eşleme yapılmalıdır
(Frye vd., 2013; Pesen, 2008). Aynı zamanda nesne saymanın, bir grupta sayılan
nesnelerin kaç tane olduğunu belirleme gibi bir işlevi de vardır (Frye vd.,
2013; Muldoon, Lewis ve Freeman, 2009; Sarnecka ve Karey, 2008).
Şekil 1. Nesne Sayma
Öğrenciler, 10’a kadar ezbere saymada ustalaştıkları zaman bir gruptaki
nesneleri sayma öğretimine geçilmelidir (Hudson ve Miller, 2006). Nesne sayma
öğretiminde, manipülatif araçlardan (boncuk, fasulye, çubuk gibi) ve resimler
gibi somut materyallerden faydalanılır (Stein vd., 1997). Van Luit ve Schopman
(2000)’da yaptıkları bir çalışmayla, somut materyaller kullanılarak açık
anlatım yöntemleriyle sayma becerilerinin öğretildiği anaokulu öğrencilerinin,
diğer öğrencilere göre sayıları anlama, karşılaştırma ve sayma ile ilgili
konularda daha başarılı olduğunu belirlemişlerdir.
Nesne sayma alıştırmaları, öğretmenin bir gruptaki her bir nesneye
dokunurken sayıları bir sıra halinde söylemeyi göstermesi ile başlamalı ve
öğretmenin nesnelere dokunduğu ve öğrencilerle birlikte saydığı alıştırmalar
ile devam etmelidir. Daha sonra öğrenciler nesnelere dokunarak, kendi başlarına
saymalıdır (Hudson ve Miller, 2006). Kendi başına sayma alıştırmalarına
geçerken öğretmen, öğrencilere “hazır ol” komutuyla birlikte el çırparak
öğrencilerin saymaya başlamasını sağlayabilir. Öğretmen, her bir nesne arasında
1-1,5 saniye boşluk olacak şekilde el çırpmaya devam etmelidir. Öğrenci, el
çırpmayı duyduğunda bir sonraki nesneye dokunmalıdır. Öğrencilerin kendi
başlarına nesne saydıkları aşamada öğretmen, öğrenci performanslarını iyi
gözlemelidir. Dokunarak sayma önemli olduğundan, öğretmenin öğrencileri sadece
dinlemesi yeterli değildir. Öğrencilerin dokunarak doğru sayıp sayamadıklarını
anlamak için öğretmen, öğrencilere çok sayıda alıştırma yaptırmalıdır (Stein
vd., 1997).
Nesne sayma öğretim oturumlarında öğretmen, 1-5 arasındaki küçük nesne
gruplarıyla alıştırmalara başlamalı, öğrenci ustalaştıktan sonra daha büyük
nesne gruplarına geçmelidir (Frye vd., 2013).
Nesne sayma öğretim oturumları ezbere saymada olduğu gibi kısa olmalı
ve öğrenciler hatasız yapıncaya kadar sık aralıklarla tekrarlanmalıdır (
Charlesworth ve Lind, 2013).
Manipülatif materyal kullanılarak başlayan nesne sayma öğretim
oturumları, öğrenci saymada yeterlilik kazandıkça, nesne resimleriyle de kendi
başına sayıncaya kadar devam etmelidir (Hudson ve Miller, 2006).
Öğrenciler nesne sayarken öğretmen saymanın sonucunu “beş tane kalem
var”, “yedi tane fasulye var” şeklinde toplarsa, öğrenciler grupta son sayılan
nesnenin saymanın sonucunu gösterdiğinin de farkına varmaya başlar. Öğretmen
böylece sonuç çıkarıcı saymaya model olur. Daha sonra öğrenciler nesneleri
saydıktan sonra öğretmen, “kaç tane” sorusunu sorarak öğrencilere sonuç
çıkarıcı saymaya ilişkin (öğrenciler bağımsızlığa ulaşıncaya kadar) çok sayıda
alıştırma yaptırmalıdır (Frye vd., 2013). Örneğin; öğrenci beş tane fasulyeyi
dokunarak “1, 2, 3, 4, 5” sayar. Öğretmen “kaç tane fasulye” der. Öğrenci “5”
der.
Matematik performansı düşük olan öğrenciler için nesne sayma, hem sayı
sözcüklerini hatırlamayı hem de sırasıyla sayı sözcüklerini söylerken, bir
nesneyi işaret etmeyi gerektirmesi nedeniyle oldukça zor bir beceridir
(Fuson, 1988; Frye vd., 2013;
Wynn 1992). Bu nedenle öğrenciler, Şekil
2’de görüldüğü gibi ezbere sayma ya da nesnelere dokunma koordinasyonu ile
ilgili hatalar yapabilirler (Reys vd., 2004).
Öğrencilerin ezbere sayma ve nesnelere dokunma
koordinasyonuyla ilgili yaptıkları hataları önlemek için nesneleri bir yerden
bir yere hareket ettirerek ya da bir kutudan diğerine koyarak sayma biçiminde
alıştırmalar yapılabilir (Hudson ve Miller, 2006). Öğrenci koordinasyon hatası
yaptığında öğretmen, öğrenciyi durdurmalı, yalnızca nesneye dokunduğunda
saymasını söylemeli ve saymayı tekrar ettirmelidir. Eğer öğrenci, üst üste
birçok kez ezbere sayma hatası yaparsa, ezbere sayma alıştırmalarına geri
dönülmelidir (Stein vd., 1997).
Öğrenci nesne saymada ustalaşınca, iki grup nesneyi
saymanın öğretimine geçilmelidir. İki grup nesne sayma öğrencileri toplamaya
hazırlar. İki grup nesne saymada öğrencilerin en çok yaptıkları hata,
öğrencinin birinci grup nesneyi
saydıktan sonra ikinci grup
nesneyi birden başlayarak saymasıdır.
Öğrenci böyle bir hata yaptığında öğretmen, öğrenciyi durdurup tekrar sayarak
model olmalı ve öğrenciden tekrar saymasını istemelidir (Stein vd., 1997).
Şekil 2. Nesne saymada yapılan hatalar (Reys vd., 2004).
Sıralı Sayma
Sıralı sayma, sayıların zaman ve mekânla ilişkilere göre sayılmasını
içeren bir sayma becerisidir (Örneğin; birinci, ikinci, üçüncü…) (Hudson ve
Miller, 2006). Yani nesnenin gruptaki pozisyonunu belirten sayma becerisidir
(Reys vd., 2004). Sıralı sayma, uzun bölme işlemleri ve ondalık kesirler gibi
pek çok ardışık matematik becerisinin öğrenilmesi için kritik öneme sahiptir
(Hudson ve Miller, 2006)
1’den 30’a kadar ezbere ve 20’ye kadar nesne sayabilen
öğrencilerle, sıralı sayma öğretimine geçilmelidir (Stein vd., 1997). Nesne
saymanın öğretiminde olduğu gibi öğretmen, belli sırada olan nesnelere dokunup
sıra numarasını söyleyerek öğretime başlamalı, öğretmenin nesnelere dokunduğu
ve öğrencilerle birlikte saydığı alıştırmalar ile devam etmeli, sonra
öğrencilerin kendi başına saydıkları oturumlara geçmelidir (Hudson ve Miller,
2006).
Öğretmenler, bir okul rutini içinde yer alan
örnekleri, sıralı sayma alıştırmalarında rahatlıkla kullanabilirler (Örneğin;
yapılan bir yarışta kimin birinci ya da ikinci olduğu, haftanın günlerini
birinci gün, ikinci gün şeklinde sıralama, kitap sayfalarının tanımlanması).
Ayrıca öğretmenler bir sıra halinde olan nesne ya da insan resimlerinden de
yararlanabilirler (Hudson ve Miller, 2006).
Atlayarak Sayma
Atlayarak sayma, her bir sayıyı belli bir sayı katıyla
sayma olarak adlandırılır (5,10,15,20… gibi). Atlayarak sayma, öğrencilerin bir
sayının katlarını öğrenmelerine yardım eder, çarpmanın öğrenilmesine bir temel
oluşturur ve bölme, saat okuma, kesirler gibi pek çok matematik becerisinde
kullanılır (Hudson ve Miller, 2006).
Atlayarak saymada birçoğu aynı sayıdan oluşan sayma
dizilerini ardı ardına öğretmek, öğrencilerin çok sayıda hata yapmalarına neden
olmaktadır. 4’ün katlarını saymaya başlayan öğrenci, 4, 8 şeklinde başlayıp
8’in katlarıyla saymaya devam edebilir. Bu yüzden atlayarak sayma dizilerinin
sırası 10’arlı sayma ile başlayıp 2’şerli, 5’erli, 9’arlı, 4’erli, 3’erli,
8’erli, 7’şerli, ve 6’şarlı şeklinde devam ederse, öğrencilerin hata yapma
ihtimalleri azalmış olur (Stein vd., 1997).
Öğretmen, diğer sayma becerilerinin öğretiminde olduğu
gibi atlayarak saymaya önce model olarak başlamalı sonra rehberlik etmeli en
son olarak öğrencilere kendi başlarına pek çok sayıda sayma alıştırmaları
yaptırmalıdır (Hudson ve Miller, 2006). Öğretmen bir dizideki sayıya model
olurken, iki sayı arasında bir saniyeden biraz az boşluk bırakmalıdır.
Rehberlik ederken ise özellikle serinin zor bölümlerinde yüksek ses
kullanmalıdır. Yüksek ses kullanmanın amacı, bütün öğrencilerin doğru tepkiyi
duymasını sağlamaktır. Seriyi daha kolay öğrenmeyi sağlamak için öğretmen
tarafından canlı bir ritim (ayağını yere vurma, el çırpma gibi) belirlenmelidir
(Stein vd., 1997).
Matematik performansı düşük olan öğrenciler için
atlayarak sayma öğretimine, sayma serisinin ilk üç sayısını tanıtarak
başlanabilir ve tüm seri, başarısı düşük öğrenciye birkaç günde, başarısı
yüksek öğrencilere ise bir defada sunulabilir (Stein vd., 1997).
Öğrencilerin, bir sayının katlarını sayarken yaptıkları
hataları düzeltmek için ezbere sayma hatalarında olduğu gibi öğretmen öğrenciyi
durdurmalı, iki sayı yanlış söylenen
kısımdan önce başlayarak, yanlış sayıdan bir sonraki sayıya kadar sayarak
öğrenciye model olmalı, rehberlik etmeli ve tekrar saydırmalıdır (Stein vd.,
1997).
Sonuç
Bu çalışmada, sayma becerilerinin öğretiminde
sistematik ipuçlarının nasıl verileceği, öğrenciler hata yaptığında nasıl
düzetme yapılacağı ve sayma becerilerini hangi sırayla öğretileceğine ilişkin
pratik önerilerde bulunulmuştur. Bu öneriler doğrultusunda öğretmenler,
öğrencilerinde sayı edinimini tam anlamıyla sağlamak ve ileri matematik
becerilerine bir temel oluşturmak için bu becerilere gereken önemi vermeli ve
bilimsel araştırmalar sonucunda etkililikleri kanıtlanmış öğretim yöntemlerini
(açık anlatım, yanlışsız öğretim, gömülü öğretim gibi) tercih etmelidir. Ayrıca
matematik, kolaydan zora sıranın oldukça belirgin olduğu bir disiplin alanıdır.
Bir önceki öğrenilen beceri, bir sonraki öğrenilecek olan becerinin ön koşulu
olma özelliği (geriye doğru sayamayan bir öğrenci çıkarma yapmayı öğrenemez)
gösterir. Bu nedenle matematikte edinilen becerilerin öğrenciler tarafından
akıcı bir şekilde sergilenmesi ve kalıcı hale gelmesi oldukça önemlidir.
Öğretmenler, öğrencilere sayma becerilerini kazandırırken sadece edinime
yönelik öğretim oturumları değil, akıcılık ve kalıcılığı sağlamak içinde
öğretim oturumları planlamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder